18 Temmuz 2011 Pazartesi

Ben, Sen, O, Biz, Siz, Onlar.... SU VE YAŞAM

Yaşamın temelindedir su. Ana karnında sıvı dolu bir kesede tamamlarız 9 ayımızı. Emdiğimiz sütün yaklaşık % 70 i sudur.İnsan vücudunun da yaklaşık % 70 i sudur.( 3/4)Hatta ne tasadüftür ki Dünya yüzeyinin yüzde 70'i suyla kaplıdır.

''Bu gezegen açıkça
Okyanus olmasına karşın,
ona yerküre adını vermek
ne kadar da isabetsiz bir
hareket.'' demiştir ARTHUR C. Clarke


Canlılar açlığa ve susuzluğa dayanma güçleri sınırlıdır. Açlığa 7- 8 gün dayanabilen canlı susuz kalmaya ancak bu sürenin yarısı kadardır. Yani 3-4 gün ancak dayanabilir. Canlı vücudundan suyun %10′u eksilirse yaşaması tehlikeye girer, %20’sinin kaybı ise ölüme neden olur.

Su yaşam verdiği gibi yaşam da alabilmektedir.Geride bıraktığımız günlerde değişik mevsimlerde ani gelen su baskınlarında şehrin göbeğinde hayatını yitiren, yitirmesine ramak kalan kişiler olduğunu, evlerin, yerleşim merkezlerinin harap olduğunu, hayvanların telef olduğunu hatırlayalım. Acı hatıralar olsa da unutulmaması gereken, ders alınması gereken hatıralardandır bunlar.

Su bir başka şekilde de can alabilmektedir. Eksilerek...

Canlıların bünyelerindeki suyun eksilmesi öncelikle vücuttaki fizyolojk fonksiyonları bozmakta nihayetinde de yaşam sona erebilmektedir. İşte bu yüzden özellikle aşırı sıcakların yaşandığı bu günlerde hem kendi yaşamımızda hem de çevremizdeki çeşitli hayvanların yaşamını düşünerek gereken önlemleri almalıyız.Çünkü araştırmalar göstermektedir ki hayvanlar açlığa dayanabilir ancak susuzluğa sadece 8 gün dayanabilirler.( insanlar 14 gün dayanabiliyor)

Susuzluk çeken ama bize söyleyemeyen küçük dostları ihmal etmeyelim.

Veterinerler ısı çarptığı fark edilmeyen sahipsiz hayvanların çoğu zaman bir köşede öldüğünü, sahipli hayvanların da sıcakta uzun yürüyüş yaptırılması, güneş alan bir yerdeki kulübede kalmak veya otomobilde bırakılmak gibi nedenlerle ısı çarpması yaşayabildiğini söylüyor. Isı çarpan hayvanların ateşi 39 ile 42 dereceye kadar yükseldiğine, çok hızlı soluk alıp vermeye başlamaktadırlar, ayakta duramazlar ve baygınlık geçirebilirler.''Bu durumdaki bir hayvanın gölgeye alınıp üzerine hortumla su tutarak veya su dökerek serinletilmesi gerektiğini öğreniyoruz konunun uzmanlarından.Tabi ki daha sonra kısa süre içinde bir veteriner kliniğine ulaştırılmasında fayda vardır.

Hayvanların insanlar gibi ter bezlerinin bulunmaz, sadece patilerinin altından serinleyebilirler. Köpekler ise dilini dışarı çıkararak ağzındaki tükürüğün buharlaşmasıyla serinlemiş ve terlemiş olurlar.

Uzmanlar sokak hayvanları için uygun ortamlara bırakılacak su konusunda da şunları söylüyor: '' Kuşların çok derin kaplardan, içine düşeceği korkusuyla su içememektedirler.''Kuşlar, tilki ve kaplumbağalar derin kapların içinden su içemiyor. Kent merkezi ile bağ ve bahçelerdeki uygun yerlere derin olmayan, 4 parmak kalınlığında su kapları koymalarını tavsiye ediyoruz. Bu şekilde kaplar konulursa serçeler de içine girip bu suda serinleyebilir''. Kedi ve köpekler için de 15-20 santimetre derinliğinde biraz daha büyük kapların konulması yeterli olmaktadır.

Şimdi yeniden diyorum ki: '' Haydi kalkın sevgili dostlar, duyarlı insanlar. Evlerinizin önüne, balkonunuza bir kap su koyun.
Yarın değil, hemen şimdi.
Siz sabah henüz uykudayken sizden daha erken güne merhaba diyen bu canlar için.
Dünyayı onlarla paylaşıyoruz.
Onlar dostumuz, yeri geldiğinde dert ortağımız.
Yumuşacık tüylerini okşayıp sakinleştiğimiz,
seslerini dinleyip keyif aldığımız dostlarımız...
Unutmayın onları.
BİR KAP SUYU ONLARDAN ESİRGEMEYİN VE UNUTMAYIN.
Müşerref Özdaş
18.07.2011

Hiç yorum yok: