4 Nisan 2012 Çarşamba

Hayal ve gerçeklerin renkleri



Dünyamızı güzel hayallerle süsleriz. Sevmek ve sevilmek güzeldir. Beklentilerimiz vardır. Bunları karşılamasını istediğimiz, gelmesini beklediğimiz, umutlarımızı bağladığımız kişiler vardır. Gelen, mükemmelimiz olur bir anda. Olmadığını fark edinceye kadar geçen bir zaman vardır. Gün gelir, gözümüzde devleştirdiğimiz, birden sıradanlaşır… 

Yaşam ısmarlama mutluluk üretmiyor. Bizim kurallarımızı dinlemiyor. Kendi kuralları çerçevesinde sunumunu yapıp kabulümüzü bekliyor. Sunulanı kabul edip başköşeye konuk etmeli, tanımaya çalışmalıyız. Soluklansın, biz soralım, o anlatsın; dinleyelim, anlayalım… O sorsun, biz söyleyelim… 

Tam da bu noktada çıkar sorunlar. Dinlemek, duymak, anlamak farklıdır. Bakmak ile görmek arasındaki fark gibi… Şairin '' Anlam '' adlı şiirinde dediği gibi ( *1 ): 

''Sen ne türlü desen, söz dinleyenden alır anlamını, 
Öyledir görüntü de, bin kişi bakar denize, 
Denizi görür biri…''

İletişim büyük bir sorundur ilişkilerde. Düşüncelerimizi söyleyemiyorsak, doğru ifade edemiyorsak, beni anlamıyorlar demek ne derece doğrudur? Bu esaslı bir sorundur işte. Sevginin göstergesi karşımızdaki sevilenin düşüncelerine her an katılmak, kabullenmek de değildir. Sevgi, hayatı ve fikirleri paylaşmaktır, değer vermektir. Yaşamımızda duygulara yer veriyorsak da mantığı da elden bırakmamak gerekir. Mutluluktan başımızın döndüğü anlarda bile ilerde dünyamızın kararmaması için mantığımız hep devrede olmalıdır. Biz onun iptal veya duraklatma düğmesine basmış isek, aslında duraklayacak olan yaşamımızdır, iptal edilecek olan beklentiler, hayallerdir. 

Ben kimim, yaşamdan ne istiyor, ne bekliyorum? Karşımdaki bana ne verebilir? Birbirimizi kırıyor muyuz, inciniyor muyum? Bunlar tekrarlayıcı bir hal mi aldı? Sevdiğim kişi ne kadar tutarlı, verdiği sözlere ne kadar bağlı? Bana güven veriyor mu? …Alacağımız cevaplara göre değişecektir geleceğimiz. 

Başımızda kavak yellerinin en delisi esse de, hatalar yapsak da, hayal kırıklıklarımız olsa da, yine de süsleyecektir hayaller dünyamızı. Renkleri tozpembe olsa da görürüz ki gerçeklerin rengi farklıdır. Her şeye rağmen güzel bir geleceği umut etmek, beklemek; gerçeğin kıyılarından çok açıklara yüzmemek koşuluyla en doğal hakkımızdır. Yoksa kendi yarattığımız hayallerin içinde boğulma tehlikesi de vardır.

İşte bu yüzden, yaşamımızı dengeler üzerine kurmak zorundayız. Günün birinde kendimize ‘’ Şimdi ne yapmalı?’’ deriz. Oturup geçmişe ağıt mı yakmalı, bir çare mi aranmalı? Tüm yollar kapanmış, geçit yok gibi de görünebilir gözümüze. Ama acele etmeden düşünülürse ve doğru zamanda harekete geçilirse her zaman bir çözüm bulmak da mümkündür. 

Çözümsüz, sevgisiz, hayalsiz, umutsuz kalmamanız dileğiyle… 

(*1): Necati Cumalı 

Müşerref ÖZDAŞ

Hiç yorum yok: