14 Mayıs 2014 Çarşamba

İlk tekmeyi kim attı?




Bugün yüzler asık.
Bugün birçok kişi doğan günü göremedi.
Bugün pek çok kişi içimize çektiğimiz tertemiz havayı içine çekemedi.
Bugün pek çok kişi yeniden sevdiklerine kavuşamadı, sarılamadı.
Bugün 14 Mayıs 2014

Dün saat 15.30 ‘dan bu yana eller duada, gözler yaşlı, umutlu ve acı bir bekleyiş var hastane kapılarında, kömür işletmesi sahasında.


TV başında çayını kahvesini yudumlayarak “Valla çok üzüldüm, sorumlular bulunsun, en büyük cezalar verilsin…” diyerek ~Empatinin~  E’sinin bile yanından geçmeden yazıp durmak, bu acı saatlerde, bu acı günde bile toplumu kışkırtmayı ihmal etmeyenler var.


Acıdan mı ne yaptığınızın farkında değilsiniz yoksa böyle bir fırsat mı bekliyordunuz?

Muhabir sağ olarak saatler sonra kurtarılmış bir işçiye soruyor:
-Sizce ihmal var mı?
-Bilemem…

Beklediği yanıt bu değildi muhabirin. Yönlendirici bir soruydu ama o işçi kardeşim hain değildi. Yaşadığı korku dolu dakikalardan sonra bile beklenen! cevabı değil mantıklı olan bir cevabı vermişti.


İşte böyle.


Yine karanlık ve oksijeni giderek azalan,  kısılıp kaldıkları yerden saatler sonra kurtarılan, ambulansa bindirilmeye çalışılan bir başka işçi kardeşimiz de devlet malına zarar vermesin diye bu halinde iken bile çizmelerimi çıkarayım mı diye sorarken kimi çakallar da güya işçi bayramını kutlama bahanesi ile kutlama yapılacak yer kavgası nedeniyle meydanlara dolup etrafı yakıp yıkıyor. Bunları görüp de susmak olur mu?


Umutlu bekleyişleri olumsuz sonuçlanan, sabah işine sağ gönderdikleri eşlerine, çocuklarına, yakınlarına bir daha sarılamayacak, dokunamayacak, koklayamayacak olanların acısını her ne kadar paylaşmak istesek de, paylaşıyoruz desek de tahmin etmek bile çok zor aslında.


Takdirle karşıladığım kişiler de vardı elbet, hiç tanımadığı kişilerin acısını acısı belleyen, dualarını eksik etmeyen ama bir o kadar da timsah gözyaşı döken vardı. Bölücü, kışkırtıcı söylemlere büyük iştahla sarılanlar vardı. 


Yine her durumda olduğu gibi birden herkes her konuda uzman kesildi. Henüz araştırması, soruşturması yapılmadan ihmal var denildi, yine ilk anda hükümet hedef gösterildi. Tüm bu yaklaşıma şahit olmak benim için sürpriz olmadı, insanlığın kaybedildiğini görmek beni şaşırtmadı.

Sosyal medyada kıyaslamalı resimler, sözler aceleyle dolaşıma verildi.
Büyük bir keyifle hazırlandığı belli olan haberler de beni şaşırtmadı. Mesela: Erdoğan’a büyük şok. Başbakan’ın aracı tekmelendi…

Bunun alt yapısının hazırlandığını göremiyor musunuz?

Ve istenen sonuca doğru itildi acılarından faydalanılan insanlar.
Sonuç şu haberde apaçık: Soma halkı sokağa döküldü. AK Parti ilçe binasını taşlamak isteyen grup ile çevik kuvvet arasında arbede yaşandı. Polis ile göstericiler arasında çıkan tartışma bir süre sonra itişmeye dönüştü. Göstericilerin çevik kuvvet barikatını geçmeye çalışması ile polis biber gazı kullandı. İtişme sırasında bazı göstericiler başından yaralandı. Yüzünden kan akan gençlerin tepkilerine devam ettiği gözlendi.

...Bir süre daha polisle tartışan gençler, Madenci Heykelleri'nin bulunduğu alana kadar "Hükümet İstifa", "Katil Tayyip" sloganları ile yürüdü.(1)...

Acıyı siyasete alet etmeyin dedim haberleri almaya başladığım ilk saatlerden beri.
Neden?
Az önceki haberden alıntı yaptığım olayları öngörmek zor değildi.
Sorum şu: Fırsat kollayan siz kışkırtıcılar, siz suçlu değil misiniz?


İlk taşı günahsız olan atsın der Barnabas incilinde.
Sizce ilk tekmeyi günahsız olan biri mi attı?
Hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine dayanma gücü, yaralı kurtarılanlara şifa dilerim. Hala kurtarılmayı bekleyenlere de sağ salim ailelerine kavuşmaları nasip olur inşallah.


(1): Haberin bu kısmı cha.com.tr’dan alıntıdır.

M.Özdaş