8 Haziran 2012 Cuma

cemal safi yar olamadın



Vurduğun her yerden gül biter sanma!
Sen beni ilk defa yaralamadın
Ben sana kul köle olurdum amma
Sen bana bir günlük yar olamadın

Bu kadar yüklenmek var mı susana
Yerimde olup da çıldırmasana
Ben gönül köşkümü açtım da sana
Sen sokak kapını aralamadın

Hançerle mavzerle yıkılmazdım da
Süründüm aklımı senle bozdum da
Ben sana yüzlerce roman yazdım da
Sen bana bir satır karalamadın

Onbinde bir kula kısmet olsam da
Kadrimi bilmedin nimet olsam da
Ben senin bağına rahmet olsam da
Sen benim dağıma kar olamadın

Kalplere şifalar sunan meyvaydım
Her keyfe kedere derde devaydım
Ben senin bahtına gülen ayvaydım
Sen bana ağlayan nar olamadın

Yıllara maloldu gözümden düşmen
Ey şimdi aynayla kavgalı düşman
Her zaman mahçupsan her zaman pişman
Sen kendi kendine yar olamadın

Cemal SAFİ

Taşındım yüreğinden

http://www.dailymotion.com/video/xqpjtv_nadide-sultan-tayyndyyym-yureyinden-2012-yepyeni-albumunden_music

Kalırsan diye darda
Bıraktım kalbim orda
Taşındım yüreğinden

Hem sevdin hem de caydın
Acımı bedel saydın
Sevgilim gözünaydın
Taşındım yüreğinden

Sevdan sabrımı taşlar
Akar gözümden yaşlar
Sevgilim iyi şanslar
Taşındım yüreğinden

Söz: Hülya Şenkul
Müzik: Namıg Naghdaliev

7 Haziran 2012 Perşembe

Uzun bir yolculuk



Umutlar tükenirse

Ne zaman tükenir umutlar? Umutların tükendiği yerde vedalar başlamaz mı? Ve sevgiye açılan her yeni parantezde yeni bir umut taşınmış, en başa yerleştirilmiştir dünden.

Eski yaralar sarılacaktır. Yeni yaralar da alınacaktır. Kendine iyi bak der, arkamızı dönüp gideriz. Kendimizden kaçarız çoğu zaman. Bu cümlenin içinde öyle hüzünler, öyle iç çekişler, öyle bir sevgi de gizlidir ki… Veda ederken “ Ne olur sanki geri döndürebilsek zamanı, keşke gitme kal diyebilsem ya da o bana dese.. “ duyguları da gizlenmiştir. Ama bir şeylerin parçalandığını, düşüp dağıldığını ve bir daha birleşemeyeceğini, eskisi gibi olamayacağını biliriz ve susarız. Yürekten geçenlerin küçük bir parçasını bile dudağımızdan dökemeyiz, düğümlenir kalır boğazımızda.

Allah’a emanet edelim sevgimizi. Vedaya hazır değilsek veda etmeyelim. Zaman kaybı ve üzüntüden başka bir işe yaramaz. Her vedanın içinde biraz da seni seviyorum gizlidir. Sevmediğimiz birine neden veda edelim ki. Vedalar keşkeler de barındırır. Sevilen ve veda edilen hep içinizde saklıdır.

Zaman en iyi ilaçtır derler. Yaraların iyileşmesi zaman alsa da, izleri kalsa da mutlaka iyileşecektir. Belki yeni yaralar da alacağız sonradan, çizikler, sıyrıklar, daha da derin yaralar…

‘’Mutsuz köyün kavalcısı ‘’ rumuzlu bir arkadaşım şöyle demişti bir gün bana:” Ben şimdi anladım bendeki hüznün sebebini. Ben gülümseyemiyorum. Yanımda olsa da sevdiğim, uzakta olan yüreği kanatıyor içimi. Bunu biliyordum da kendime itiraf edemiyordum sanırım. Dışarıdan bir başka yürek bunu söylediğinde, fark ettirdiğinde anladım. Şöyle iç huzuru ile gülümseyemiyorum. “ Evet, aşk varsa ortada gülümsemenin de acının da dibine vuruyoruz. Aşkı anlamak, tanımlamak çok zor.

Unutmaya başlarsınız. Bir gün en ummadığınız yerde çıkıverir geçmiş karşınıza. Eski sızınızı anımsarsınız. Merhaba dersiniz belki de çekinerek. Küçük bir çocuk olabilir yanı başımızda eski sevdiğinizin elinden sıkı sıkı tutan. Başını okşarsınız, boğazınız düğümlenerek. Bakışlar buğulanmıştır. Sesiniz titrer ‘’ Nasılsın?’’ derken.

Zamanın hızla tükendiğini fark etmişsinizdir. Ve eğer hala yalnız iseniz sol yanınızdaki sızı daha da artar. Elinizi uzatırsınız merhaba derken. Geçmişin ağırlığı üstünüzdedir. Bakmayı özlediğiniz o gözler tam karşınızdadır ve bakışlarınızı kaçırırsınız. Oysaki ne çok istersiniz o an bile derinine bakabilmeyi ve bir iz bulabilmeyi, görebilmeyi. Ama yapamazsınız. Bakabilseniz de eski yaraların yeniden kanamasından başka işe yaramaz zaten. Küçük oğlanın veya küçük kızın ipeksi saçlarını okşarsınız belki bir kez daha, sanki sevgilinin saçına dokunur gibi.

Kilo almıştır belki biraz, belki de sizin saçlarınıza aklar düşmüştür, onun yüzü solmuştur… Duygulanırsınız, gözleriniz yanar. Ve yine bir “ Hoşça kal “ der gidersiniz.” Kendine iyi bak” Yeni bir vedadır bu. Kaybettiklerinize ve geçmiş zamana veda, kendinize veda, serseriliğinize veda, kaybettiklerinize veda. Gözleriniz dalar gider. Son bir kaçamak bakışın ardından yine gözden kaybolur eski sevda. Kalırsınız çaresizliğinizle tek başınıza.

Önünüzde uzanıp gider yollar ve zaman. Belki de en uzun yol kendimizi bulmak için çıktığımız yoldur.
Ve belki yine bir gün, yeniden; '' Nerede kalmıştık '' dediğimizde, geride kalan zamanla şimdi arasında gelip geçenleri nasıl telafi edeceğimizin de telaşına kapılırız. Korkarız belki de. Ama yine de kalınan yerden devam etmeyi göze alabilmişsek içimizdeki yaşama sevinci ayaklanmış ve bize yol gösterecek demektir. Yavaş ve ürkek adımlarla da olsa, karanlıklarda el yordamıyla da olsa devam edebilmeliyiz.


Richard Bach, der ki:
“Vedalar canını sıkmasın. Yine buluşabilmek için bir ‘hoşçakal’ gereklidir.”
Hoşça kalın, umutla kalın, sevgiyle kalın.
Müşerref ÖZDAŞ

4 Haziran 2012 Pazartesi

PARLAK YALANLAR


PARLAK YALANLAR      

60 Saniyede 15 yaş gençleşin... !


Bu tür reklamlara inanıp medet umanlar zamanlarını kişisel hatalarını kapatmak, kişisel gelişimleri, yaşamsal paylaşım, dostluk ve sevgi dolu geçirmeye çalışsalar çok daha mutlu olacaklarına inananlardanım.


Avon, Oriflame ve benzeri markaların renkli, parlak kağıtlı kataloglarına ve kullandıkları cazip mankenlere özenip bir kavanoz kremin mucize yaratacağını düşünen çok kadınımız var ne yazık ki... Zamanla yarışmaktansa zamanla barışık yaşamak çok mu zor?

Özellikle yaz ayları yaklaşırken kataloglardaki 90-60-90'lık mankenlere bakıp bilmem ne kadar para ödeyip aldıkları o selülit giderici ! kremleri sürüp bir iki ay içinde onlar gibi olacaklarını düşünen 42-46 beden öyle çok kadın var ki...


Evet, bakımlı olacaksın ama takıntılı olmayacaksın...

M.ÖZDAŞ

31 Mayıs 2012 Perşembe

Yaram ne kanar ne kabuk bağlar

Kasım ayına benzer bir Mayıs gününde güller, leylaklar, akasyalar, ıhlamurlar, sümbüller, erguvanlar çoktan açmışken, bahar bayramı kutlanmışken, hıdırellezde dolmalar sarılmış, gül ağacına dilekler asılmış, ateş üzerinden atlanmışken, sıcak kumsallarda güneşlenmek ve gidilebilecek tatil yerleri düşünülürken,geri dönen gök gürültülü, sonbaharı anımsatan günlerden birindeyiz yine. 

Ihlamurun rahatlatan yumuşacık içimi saran kokusu eşliğinde yürüyorum. İlerledikçe sesini daha rahat duyduğum bir şarkının nereden geldiğini anlıyor ve iyice yaklaştığımda bu kadar ses ancak bir düğün salonundan gelmeliydi diye düşünüyorum ama bilin bakalım o yüksek sesle çevreye de zoraki dinletilen o şarkı nereden geliyor? :

Kızılay'a ait bir Kan alma aracının yerleştiği açık bir alandan, eski belediye önünden. Aracın içinde birkaç kişi uzanmış, kanları torbalara dolarken, bir yandan da şarkıyı dinliyorlar.

Rafet El Roman'ın bir şarkısı bu.Sözleri şarkının yayına verildiği bu yere de o kadar uygundu ki: Senden sonra adlı şarkısı idi duyduğum. sözlerinin bir kısmı şöyle: Yaram ne kanar ne kabuk bağlar... 

Kan veren kişiye bu şarkı ile nasıl bir mesaj veriliyor acaba? :)

"Korkma, alt tarafı minicik bir delik kalacak geriye" mi demek istiyorlar?

Kanamaz fazla, kabuk da bağlamaz...

Bu ilginç tesadüf günüme hoşluk kattı. Bakmayı görmeyi bilirsek kendi hayatlarımıza ufak hoşluklar, espriler katabiliriz. Kabuğumuza büzülüp yaşamı dışarıdan izlemektense gülerek kahkahalar atarak, şarkılar dinleyerek devam ettirmek iyi olmaz mıydı?

Müşerref ÖZDAŞ
31.05.2012

20 Mayıs 2012 Pazar

Demedi Deme



Demedi Deme

Kulak asmazsın ama bak son kez soruyorum
Nedir suskunluğunun sebebi böyle
Bilirsin sana kızamam say ki rica ediyorum
Bu yaptığın günahtır, demedi deme!

Bana ne kal dedin ne gitmemi buyurdun
Bir tek bana sağırsın tüm aleme duyurdun
Sana muhtaç bir kalbi yetimliğe doyurdun
Kul hakkına girer bu, demedi deme!

Bu kadar sevilmezsin desem aşarım haddi
Neyse problem görünen aşalım hadi
Taşa bu kadar söylensem bir ses verirdi
Taşarsam durulmam daha, demedi deme!

Yerden bitmedi boyum, beni de doğuran var
Emrine amade diye büyütmedi bu kadar
Neticeye razıyım, babana rahmet bir karar
Ömrüm harmana tutuldu demedi deme!

Halimizi öğrenen kan davalıyız sanır
Şahit olsa kavgamıza bildiğine utanır
Hiç ettiğin sevgimize akbabalar dolanır
Kurda kuşa yem oluruz, demedi deme!

Sana meftun dilime alıştırma isyanı
Sevgim kalbimin sana acizane ikramı
Her nefesin ömürden, hayatın yok tekrarı
Göçer gidersin birgün, demedi deme!

Neydi sana zahmetim, bir selam yollaman mı?
Arada bir halimi sağlığımı sorman mı?
Bir çay içmeye vaktin nazarında ziyan mı?
Kırdın kahvenin hatırını, demedi deme!

Seni bildim bileli hayattı tebessümün
Benden gittin gideli yaşamak teessürüm
İbadete çevirdin sana mı tefekkürüm
Allah'tan gayrı medet, şirktir demedi deme!

Benden sana bir ömür düşünmene müsaade
Ya gel de varlığıma, ya da aşka ziyade
Çok üstüne geldiysem Hakk"ın için helal de
Kor olur ebedi alemim, demedi deme!

Mehmet ERCAN