22 Ağustos 2013 Perşembe

Değişik lezzetler

Zeytinyağlı Çağla


Yüksek dozda C ve E vitamini ile selenyum ihtiva eden çağla, uzmanlara göre bağışıklık sistemini güçlendirerek hem kanserden koruyor hem de kanser tedavisi sırasında vücuda büyük destek sağlıyor. Özellikle de lösemi, kemik iliği ve bağırsak kanseri teşhisi konulan hastalar günde 1 avuç çağla yemeli. Bunun dışında depresyona girenler, streste olanlar ve baş ağrısı çekenler için de çağla bir ilaç işlevi görebiliyor.


 Malzemeler

1 çay bardağı zeytinyağı
1 kg çağla
4 adet soğan
1 adet kabuğu soyulmuş
domates
1 demet dereotu
1 adet küp şeker
½ litre su
Yeterince tuz, biber
Yoğurt

Hazırlanışı

Çağlalar yıkanır ve çekirdekleri çıkartılır. Zeytinyağı tencerede hafifçe ısıtılır. Çağlalar ilave edilip 5 dakika orta ateşte sote edilir. Bu karışıma soğan, domates, dere otu ilave edilerek, karıştırılır. Tuz, biber, şeker ve suyu da ilave ettikten sonra pişmesi beklenir. Yemek soğuduktan sonra, dere otu ve tabağın kenarına bir tatlı kaşığı yoğurt ile süslemek suretiyle servis yapılır.


Çağla çorbası




 Malzemeler


İki kaşık zeytinyağı
200 gram çağla
1 adet soğan
Et suyu veya normal su
Tuz, biber
1 kutu krema

Hazırlanışı

Çağlalar yıkanır ve çekirdekleri çıkartılır. Zeytinyağı tencerede hafifçe ısıtılır. Çok ince doğradığınız soğan ve sarımsak çağla ile birlikte 8-10 dakika kavrulur. Biraz yumuşadıktan sonra içine et suyu veya normal su ilave edilir ve 20-25 dakika kaynatılır. Daha sonra el blender'i yardımıyla püre haline getirilir. Krema, tuz biber ve istediğiniz baharatlar içine katılır. Afiyetle içilir.


Yoğurtlu çağla aşı ( Gaziantep )




Malzemeler

1 kg taze badem çağlası 

500 g parça et 
1/2 bardak nohut
1 adet soğan
5-6 bardak su 
1,5 tatlı kaşığı tuz 
3 kâse (bardak) süzme yoğurt
1 adet yumurta
2 yemek kaşığı tereyağı veya zeytinyağı 
1 yemek kaşığı haspir 
1/2 tatlı kaşığı karabiber 


Hazırlanışı:


Nohudu ayıklayın ve bir gece önceden ıslatın. 
Eti yıkayın ve üstünü aşacak kadar su ile tencereye koyun. Kaynamaya başlayınca suyun yüzeyinde oluşan köpükleri etin suyuna karıştırmadan kevgirle toplayıp alın. 
Soğanı ince ince kıyın, nohut ve tuz ile birlikte tencereye ekleyin. 



Çağlaları ortadan kesin, yumuşak çekirdek bölümünü çıkarın. Çağlaları üstünü kapatacak kadar suyla yumuşayıncaya kadar haşlayın ve süzgece boşaltın. Et ve nohut iyice pişince çağlaları tencereye ekleyin. Eğer çağla çok körpe ise,ayrıca haşlamadan ve bölmeden bütün olarak doğrudan ete koyabilirsiniz. 



Yoğurdu yumurta ile pürüzsüz olana kadar karıştırın. Kısık ateşte sürekli aynı yöne doğru karıştırarak ısıtın. Yoğurdu ısıtırken içine azar azar yemeğin pişme suyundan ilâve edin ve iyice ısınıp kabarmaya başlayınca karıştırarak yemeğe ekleyin. Karıştırmaya devam ederek bir iki taşım kaynatın ve altını kapatın. 



Tereyağı veya zeytinyağını küçük bir tavada kızdırın. Haspir ve karabiberi ekleyin. Çağla aşının üstüne gezdirin ve servis yapın. 


Not: Meraklıları çağla mevsiminde bu yemeği yapmak için Adana tarafından gelen ilk çağlalara rağbet etmez, mutlaka Nurgana köyünden gelen çağlanın çıkmasını beklerlermiş. Nurgana tarafı badem ve meyveleriyle tanınan bir bölgedir.

( Tarifler netten alıntıdır)

3 Haziran 2013 Pazartesi

Rüyada mıyım?

İnsanlar ne zaman bu kadar vahşi oldular?
Gaza maruz kalmak içlerinde gizli kalan vandal duyguları mı harekete geçirdi?
….
Sosyal medya yangına körükle gitmeyi ihmal etmiyor.
Herkes kendini olağanüstü güce sahip “Braveheart “ zannediyor.



Kışkırtıcı haberlere son gaz devam:
İş makinelerini ele geçirmiş, Toma’lara, panzerlerin üstüne doğru yürüyorlarmış...
Tepki: Oleeeyyyyy.... Helaaalll...


Toma’lar kaçıyor demiş biri, bir başka akilsiz de öneride bulunmuş:Helal olsun genç arkadaşlar, önünüze toma çıkarsa kepçeyle yoldan savurun.


Sonu Kaddafi’ye dönsün isteriz diyor biri...
Tepki: Oleeyyyyy, inşallah...


Biraz düşünün, mantıksız olmayın, söylenecek sözünüz varsa söyleyin ama yakıp yıkmayın, sizi uyaranlara  “ bizden değilsin” deyip, düz kontak devam etmeyin yolunuza.


Hayvanlara bile yapılan şiddete hayır diyen, gözleri dolan, içi yanan kişiler birden mutasyon geçirmiş gibi “ vurun, yakın, öldürün, direnin, kazanın...” demeye başladı.

Biri bana çimdik atsın, rüyada olabilirim.

1 Haziran 2013 Cumartesi

Gün düşünme vaktidir

Gün düşünme vaktidir


Protesto nedir, ne değildir?
Haksız, yersiz, gereksiz bulduğumuz durumlar karşısındaki tavırlardır. Birçok çeşidi vardır.
" Toplu yapılan protesto gösterileri, idareler ve hükümetler üzerinde gerek demokrasi, gerekse diğer rejimlerde etkili olmaktadır. Bu rejimlerde idareciler, iktidara gelebilmek için halkın tepkisine dikkat etmek zorundadırlar. Güney Amerika’da kadınlar boş tencere, Avrupa’da boş filelerle protestoya giriştiklerinde hükümetler seçimi kaybetmiş, demektir." ( kaynak: protesto.nedir.com)
Mesela son zamanlarda en çok katılım sağlanan bir protesto sosyal paylaşım sitelerinde isimlerin başına TC yazmak olmuştur. Etkili olmuş mudur? Evet.
Protesto demokratik bir haktır da, ancak bunun devletin kolluk kuvvetleriyle çatışma noktasına götürmek, buna zemin hazırlamak  provokatörlerin ekmeğine yağ sürmek demektir.
Peki, ne yapmalı?
Diyorum ki: Ey halkım!

Protestonu yap, adam gibi çekil, sandıkta hesaplaş.

Provokatörler meyvelerini topluyor şimdi.
Uyandık zannedenler şu an daha derin uykuda gibi hareket ediyor.
Naklen savaş yayını yapılıyor sanki sosyal medyada, yalan yanlış bir sürü haber. İğrenç kelimeler, hakaretler...

Demokrasiye inananlar, sandıkta hesaplaşın lütfen. Kendinize bir sorun Allah aşkına, biz ne için başladık, ne yapıyoruz, hangi noktaya itildik ! diye. Uyanın, gerçekten uyanın artık.

Öfkeyle kalkan zararla oturur diye boşuna dememişler, gün düşünme vaktidir, beyinleri otomatiğe bağlananlar, lütfen biraz düşünün.

1980 öncesi, Mü yani bendeniz üniversitede, olaysız gün yok gibi, çoğu zaman okula gidilmiyor. Kurtarılmış bölgeler, huzursuz geçen günler, belirsiz bir gelecek...

O günleri hatırladım birden. 12 Eylül 1980 günündeyiz; moleküler biyoloji dersinden sınavım var o gün, sabah evden çıktım, fakülteye gideceğim, yolda jandarmalar tarafından durdurulup geri gönderiliyor sokağa çıkmış olanlar. Bir jandarma cipinin nasıl bir şey olduğunu, bu cipe binmeyi o günlerde öğrendim :) Nasıl mı?
Yağmurun çokça yağdığı bir akşamüstü, eve dönüşte yola girilmez durumda, seller akıyor, eve kadar gitmem hemen hemen imkânsız, devriye gezen jandarma yardım öneriyor ve atlıyorum öne, ulaşıyorum eve. :)

Neyse fazla uzatmadan devam edeyim.
O günleri Allah bir daha bu ülkeye yaşatmasın. Zor günlerdi zor.

O yüzden yeniden diyorum ki, birkaç gündür yaşanan gerilim daha da tırmandırılırsa ki buna alenen destekli olarak yapılmaya devam ediliyor; ülkemizi geri götürmeye yarar sadece. İstikrara giden yol demokrasidir. Durun artık ve hesabınızı demokratik yollardan sandıkta görün ey halkım, uyarılara kulak verin çok geç olmadan.
Sağduyu ve anlayış öncelikle yöneticilerden gelmeli elbette ama bizler de kendi üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeli değil miyiz?


M.Özdaş

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Hay-Hay


Hay-Hay

HAYat______ ve______HAYal
Hayat ile hayal arasındaki 7 fark :
1-Hayat devam eder kendi bildiğine, 
hayalse bizim istediğimizce sürer.

2-Hayat acıdır, hayal onun kremasıdır.
3-Hayat üzer, hayal güldürür.
4-Hayat ciddidir, hayaller uçarıdır.
5-Hayat uzundur, hayaller kısadır.
6-Hayat sivridir, hayalin yumuşak kenarları vardır.
7-Hayat korkutur, sindirir, küstürür, hayaller gülümsetir.

Hepsine de hay-hay...
Dümdüz bir çizgide gitmez hayat.

Hayallerden vazgeçmenin pişmanlığı, hayattan vazgeçmenin ürpertisi yakışmasa da yapışır bazen üzerimize. Sabunköpüğü gibi hayallere gerçekler değince bir anda booommmmm!!!

Köşeyi dönsem ÖLÜM...düz gitsem HAYAT... der bir şarkıda,
HAYAL ise dikey çıkış, hayallerin suya düşmesi denilen şey de tepeden yere çakılma anlarıdır.Belki de boyunuzu geçmeyen bir suya balıklama atlayıp dibe çakılmak.Beyin ölümünün gerçekleşmesi hayallerin...

Oyun oynayan kader midir yoksa insanların kendi kurduğu hayaller mi yıkılıyor?Kendi yazdığı oyunda mı oynuyor ?
Fısıltıları rüzgâra da karışsa, çok uzaklardan da gelse, anlamak isteyen anlar her zaman hayatın sözlerini.

Sözsüz iletişimi de iyi başarır hayat.
Ve bir gün son sözünü de söyler hayat.

Son noktasını koyar, büyük harfle yeni bir cümle başlamasa da, verilecek hesaplar, çekilecek azaplar başlayacaksa buna da hay hay diyebilmek için hayattayken( aslında hayalde )  hayat ötesini hiç düşündük mü?
Yaşamın adil olmadığından söz ederiz en bunaldığımız zamanlarda. Şans bize gülmemiştir, talih kuşu konmamıştır omzumuza... Yakınır dururuz.

Çok sonraları geri dönüp biraz da derinlemesine ve sakince düşündüğümüzde, yap bozun parçaları zaman içinde yerine oturduğunda birden anlarız ki bize şanslar verilmiştir.
2. bir şans, 3. bir şans... belki daha fazlası.

Aklınız başında, doğru kararlar verebileceğiniz günleriniz, şansınız  bol olsun.

Şanslarınızı doğru kullanabilmeniz dileğiyle...
Gelen günlere ve şanslara hay hay, hadi şimdilik bana da bay bay.

Müşerref Özdaş