28 Ağustos 2013 Çarşamba

Turşu zamanı ( Biber, salatalık, taze fasulye turşusu __ Kahvaltılık domates sosu=ezmesi )

Son birkaç yıldır turşu yapmıyordum çünkü yaparsam fazlaca yiyorum ancak yine bu yıl dayanamadım ve yapmaya karar verdim. Daha önceleri yaparken damak zevkime güvenip göz kararı ile yapardım. bu defa "Altın oran"ı kullanarak yapayım dedim.

" Altın oran " da bileşim şu şekilde hazırlanıyor.
1 litre suya 1 çay bardağı sirke ( elma sirkesi tercih edilmeli)
2.5 çorba kaşığı deniz tuzu veya kaya tuzu

Ben iki litre suyu kaynatıp içine sirke ve tuzu koyup ( bir  iri parça da  limontuzu eklemeyi tercih ettim, daha sert tutması bakımından ) karıştırdım. 
Sterile edilmiş kavanoz ve kapakları işe başlamadan hazırlamıştım. ( Kapaklar tercihen yeni alınmalı ve kaynar suda bir süre tutulup veya kaynatılıp iyice kurulanmalı).

Ben 750 gr. lık veya 1 litrelik cam kavanozlara kurmaya çalışıyorum turşularımı ama yeterince yoksa plastik de kullanıyor ve en erken onları açıp tüketiyorum.

Kavanozların dibine birkaç nohut ( mayalanmayı kolaylaştırmak için) ve birkaç diş sarımsak koyarak işe başlıyorum. biber salatalık ( kornişon tercih etmiyorum)ve taze fasulyeleri ( kış mevsiminde lahana ve havuçla yapıyorum) ayıklayıp, birkaç yerinden her birine minik delikler açıp düzenli biçimde sıralıyorum sarımsakların üzerine. Bir kahve kaşığı toz şeker de ilave edip en son da ılık ılık turşumun tuzunu döküyorum üstüne. Kapaklarını üstünde tutuyor ama kapatmıyorum ki iyice soğusun , buhar dışarı çıkabilsin diye.


Turşuların serin loş bir yerde saklanması gerekmekte. Açtıktan sonra da buzdolabında tutulmalı.
Yaklaşık 3 haftada yemeye hazır oluyorlar.

Sadece turşuyla kalmadım tabi mutfağa girince. Kahvaltılık domates sosu da ( Antep ezmeye benziyor) yaptım. yıkanıp soyulmuş irice dört ya da beş adet domatesi doğradım birkaç parçaya, birkaç  tatlı ve acı biberi de bir iki parçaya böldüm. 4-5 diş sarımsağı  da soyup damak zevkine göre bir miktar( artıtıp azaltabilinir de) maydanozu blendırdan geçirip püre haline getirdim. Derin bir kaba alıp üzerine 2 çorba kaşığı sirke, bir çorba kaşığı salça( biber salçasını sever çok kişi ama benim kesin tercihim domates salçasıdır), 2 çay kaşığı tuz ve bir çorba kaşığı zeytinyağı ekleyip iyice karıştırdım.


Ben kahvaltılarda bu lezzete doyamıyor, çok seviyorum. Bu şekilde hazırlanan sos veya ezme temiz cam kavanozlara doldurulup ağzı sıkıca kapatılıp buzdolabında kış için de saklanabilir. Acı sevenler  içine birkaç turşu süs biberi de ilave ederse harika oluyor.

Bu mevsimi çok seviyorum.Balkonumda patlıcan ve biberlerim kurumakta. Komşulardan gelen güneşlenmekte olan salça kokuları da çok iştah açıcı. Kışa hazırlık telaşı  yaşamın, yaşamın akışı, mevsimlerin değişmesi... kısacası hayat tatlı ya da acı akıp gidiyor. Sağlığınız hururunuz, evinizin bereketi, ağız tadınız hiç eksilmesin dilerim.

M.Özdaş

22 Ağustos 2013 Perşembe

Değişik lezzetler

Zeytinyağlı Çağla


Yüksek dozda C ve E vitamini ile selenyum ihtiva eden çağla, uzmanlara göre bağışıklık sistemini güçlendirerek hem kanserden koruyor hem de kanser tedavisi sırasında vücuda büyük destek sağlıyor. Özellikle de lösemi, kemik iliği ve bağırsak kanseri teşhisi konulan hastalar günde 1 avuç çağla yemeli. Bunun dışında depresyona girenler, streste olanlar ve baş ağrısı çekenler için de çağla bir ilaç işlevi görebiliyor.


 Malzemeler

1 çay bardağı zeytinyağı
1 kg çağla
4 adet soğan
1 adet kabuğu soyulmuş
domates
1 demet dereotu
1 adet küp şeker
½ litre su
Yeterince tuz, biber
Yoğurt

Hazırlanışı

Çağlalar yıkanır ve çekirdekleri çıkartılır. Zeytinyağı tencerede hafifçe ısıtılır. Çağlalar ilave edilip 5 dakika orta ateşte sote edilir. Bu karışıma soğan, domates, dere otu ilave edilerek, karıştırılır. Tuz, biber, şeker ve suyu da ilave ettikten sonra pişmesi beklenir. Yemek soğuduktan sonra, dere otu ve tabağın kenarına bir tatlı kaşığı yoğurt ile süslemek suretiyle servis yapılır.


Çağla çorbası




 Malzemeler


İki kaşık zeytinyağı
200 gram çağla
1 adet soğan
Et suyu veya normal su
Tuz, biber
1 kutu krema

Hazırlanışı

Çağlalar yıkanır ve çekirdekleri çıkartılır. Zeytinyağı tencerede hafifçe ısıtılır. Çok ince doğradığınız soğan ve sarımsak çağla ile birlikte 8-10 dakika kavrulur. Biraz yumuşadıktan sonra içine et suyu veya normal su ilave edilir ve 20-25 dakika kaynatılır. Daha sonra el blender'i yardımıyla püre haline getirilir. Krema, tuz biber ve istediğiniz baharatlar içine katılır. Afiyetle içilir.


Yoğurtlu çağla aşı ( Gaziantep )




Malzemeler

1 kg taze badem çağlası 

500 g parça et 
1/2 bardak nohut
1 adet soğan
5-6 bardak su 
1,5 tatlı kaşığı tuz 
3 kâse (bardak) süzme yoğurt
1 adet yumurta
2 yemek kaşığı tereyağı veya zeytinyağı 
1 yemek kaşığı haspir 
1/2 tatlı kaşığı karabiber 


Hazırlanışı:


Nohudu ayıklayın ve bir gece önceden ıslatın. 
Eti yıkayın ve üstünü aşacak kadar su ile tencereye koyun. Kaynamaya başlayınca suyun yüzeyinde oluşan köpükleri etin suyuna karıştırmadan kevgirle toplayıp alın. 
Soğanı ince ince kıyın, nohut ve tuz ile birlikte tencereye ekleyin. 



Çağlaları ortadan kesin, yumuşak çekirdek bölümünü çıkarın. Çağlaları üstünü kapatacak kadar suyla yumuşayıncaya kadar haşlayın ve süzgece boşaltın. Et ve nohut iyice pişince çağlaları tencereye ekleyin. Eğer çağla çok körpe ise,ayrıca haşlamadan ve bölmeden bütün olarak doğrudan ete koyabilirsiniz. 



Yoğurdu yumurta ile pürüzsüz olana kadar karıştırın. Kısık ateşte sürekli aynı yöne doğru karıştırarak ısıtın. Yoğurdu ısıtırken içine azar azar yemeğin pişme suyundan ilâve edin ve iyice ısınıp kabarmaya başlayınca karıştırarak yemeğe ekleyin. Karıştırmaya devam ederek bir iki taşım kaynatın ve altını kapatın. 



Tereyağı veya zeytinyağını küçük bir tavada kızdırın. Haspir ve karabiberi ekleyin. Çağla aşının üstüne gezdirin ve servis yapın. 


Not: Meraklıları çağla mevsiminde bu yemeği yapmak için Adana tarafından gelen ilk çağlalara rağbet etmez, mutlaka Nurgana köyünden gelen çağlanın çıkmasını beklerlermiş. Nurgana tarafı badem ve meyveleriyle tanınan bir bölgedir.

( Tarifler netten alıntıdır)

3 Haziran 2013 Pazartesi

Rüyada mıyım?

İnsanlar ne zaman bu kadar vahşi oldular?
Gaza maruz kalmak içlerinde gizli kalan vandal duyguları mı harekete geçirdi?
….
Sosyal medya yangına körükle gitmeyi ihmal etmiyor.
Herkes kendini olağanüstü güce sahip “Braveheart “ zannediyor.



Kışkırtıcı haberlere son gaz devam:
İş makinelerini ele geçirmiş, Toma’lara, panzerlerin üstüne doğru yürüyorlarmış...
Tepki: Oleeeyyyyy.... Helaaalll...


Toma’lar kaçıyor demiş biri, bir başka akilsiz de öneride bulunmuş:Helal olsun genç arkadaşlar, önünüze toma çıkarsa kepçeyle yoldan savurun.


Sonu Kaddafi’ye dönsün isteriz diyor biri...
Tepki: Oleeyyyyy, inşallah...


Biraz düşünün, mantıksız olmayın, söylenecek sözünüz varsa söyleyin ama yakıp yıkmayın, sizi uyaranlara  “ bizden değilsin” deyip, düz kontak devam etmeyin yolunuza.


Hayvanlara bile yapılan şiddete hayır diyen, gözleri dolan, içi yanan kişiler birden mutasyon geçirmiş gibi “ vurun, yakın, öldürün, direnin, kazanın...” demeye başladı.

Biri bana çimdik atsın, rüyada olabilirim.

1 Haziran 2013 Cumartesi

Gün düşünme vaktidir

Gün düşünme vaktidir


Protesto nedir, ne değildir?
Haksız, yersiz, gereksiz bulduğumuz durumlar karşısındaki tavırlardır. Birçok çeşidi vardır.
" Toplu yapılan protesto gösterileri, idareler ve hükümetler üzerinde gerek demokrasi, gerekse diğer rejimlerde etkili olmaktadır. Bu rejimlerde idareciler, iktidara gelebilmek için halkın tepkisine dikkat etmek zorundadırlar. Güney Amerika’da kadınlar boş tencere, Avrupa’da boş filelerle protestoya giriştiklerinde hükümetler seçimi kaybetmiş, demektir." ( kaynak: protesto.nedir.com)
Mesela son zamanlarda en çok katılım sağlanan bir protesto sosyal paylaşım sitelerinde isimlerin başına TC yazmak olmuştur. Etkili olmuş mudur? Evet.
Protesto demokratik bir haktır da, ancak bunun devletin kolluk kuvvetleriyle çatışma noktasına götürmek, buna zemin hazırlamak  provokatörlerin ekmeğine yağ sürmek demektir.
Peki, ne yapmalı?
Diyorum ki: Ey halkım!

Protestonu yap, adam gibi çekil, sandıkta hesaplaş.

Provokatörler meyvelerini topluyor şimdi.
Uyandık zannedenler şu an daha derin uykuda gibi hareket ediyor.
Naklen savaş yayını yapılıyor sanki sosyal medyada, yalan yanlış bir sürü haber. İğrenç kelimeler, hakaretler...

Demokrasiye inananlar, sandıkta hesaplaşın lütfen. Kendinize bir sorun Allah aşkına, biz ne için başladık, ne yapıyoruz, hangi noktaya itildik ! diye. Uyanın, gerçekten uyanın artık.

Öfkeyle kalkan zararla oturur diye boşuna dememişler, gün düşünme vaktidir, beyinleri otomatiğe bağlananlar, lütfen biraz düşünün.

1980 öncesi, Mü yani bendeniz üniversitede, olaysız gün yok gibi, çoğu zaman okula gidilmiyor. Kurtarılmış bölgeler, huzursuz geçen günler, belirsiz bir gelecek...

O günleri hatırladım birden. 12 Eylül 1980 günündeyiz; moleküler biyoloji dersinden sınavım var o gün, sabah evden çıktım, fakülteye gideceğim, yolda jandarmalar tarafından durdurulup geri gönderiliyor sokağa çıkmış olanlar. Bir jandarma cipinin nasıl bir şey olduğunu, bu cipe binmeyi o günlerde öğrendim :) Nasıl mı?
Yağmurun çokça yağdığı bir akşamüstü, eve dönüşte yola girilmez durumda, seller akıyor, eve kadar gitmem hemen hemen imkânsız, devriye gezen jandarma yardım öneriyor ve atlıyorum öne, ulaşıyorum eve. :)

Neyse fazla uzatmadan devam edeyim.
O günleri Allah bir daha bu ülkeye yaşatmasın. Zor günlerdi zor.

O yüzden yeniden diyorum ki, birkaç gündür yaşanan gerilim daha da tırmandırılırsa ki buna alenen destekli olarak yapılmaya devam ediliyor; ülkemizi geri götürmeye yarar sadece. İstikrara giden yol demokrasidir. Durun artık ve hesabınızı demokratik yollardan sandıkta görün ey halkım, uyarılara kulak verin çok geç olmadan.
Sağduyu ve anlayış öncelikle yöneticilerden gelmeli elbette ama bizler de kendi üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeli değil miyiz?


M.Özdaş