11 Eylül 2013 Çarşamba

Umut olmak, moral bulmak






Eski bir dosttur, değeri büyüktür, epeydir aramamış görüşmemişsinizdir. 
Bir merhaba demek için, doğum gününü kutlamak için, neşeli bir sesle arar, karşınızdakine  
-" Merhaba, nasılsın? " diye sorarsınız
-"İyi olmaya çalışıyorum, işe başladım yeniden" diye cevaplar, afallarsınız...
-Bir şey mi oldu ki! ?
- Evet, yaklaşık bir ay kadar önce kalp krizi geçirdim, anjiyo oldum, stent takıldı, birkaç gün hastanede kaldım, bir ay kadar oldu...
- Neşeli sesiniz söner birden...

Pamuk ipliği ile hayata bağlı olduğunuzu hatırlarsınız birden.
...
İşte o gün  aradığımda karşımda duyduğum sesi duyamayabilir, bu değerli dostumun yüzünü bir daha göremeyebilirdim.
Hüzünlendim birden.
Bir varmışız bir yokmuşuz.
Daha önce yitirdiğim, özlediğim dostlar, akrabalar, babam aklıma geldi...
Vardılar ama şimdi yoklar.

Sözünü ettiğim bu dostumla daha sonra birkaç kez görüştük , telefonlaştık, iş yerinde de ziyaretine gitmiştim.


Dün de bu değerli bir dostumun evine ziyarete gittim. Akşamüstü idi gittiğimde. Zaman geçiyordu sohbetle, hanımı mutfağa girmişti, biz de balkonda sohbete, birbirimize takılmaya, şakalaşmaya, hayatı ti'ye almaya devam ediyorduk, arada mutfakta çalışmasını da izlediğimiz eşine de takılıp güldürerek. Yavaş yavaş hava kararmıştı, mutfaktan iştah açıcı, mide salgılarımıza pik yaptıran nefis kokular yayılmaya başlamıştı, bana kimse kal demedi ama belliydi, yemeğe kalacaktım, teklife gerek yoktu aramızda. Bizim dostluğumuz böyleydi. Ilık bir eylül akşamında, bundan 22 yıl önce, 9-10 aylık bebekken kucağımda fotoğrafları olan, şu an arslan gibi üniversite son sınıftaki oğlu ile birlikte yemeğimizi yedik, çaylarımızı içtik... 

Güzeldi, yanında huzur bulduğunuz dostlarınızla zamanınızı , sevinçlerinizi, üzüntülerinizi, kaygılarınızı, umutlarınızı, hüzünlerinizi paylaşmak. Yeniden görüşmek üzere ayrıldık ilerleyen saatlerde. 

Bugün öğleye doğru gelen telefon şöyleydi: '' Teşekkür ederim, iyi ki geldin dün, bana çok iyi bir moral oldu... '' 
Bunları duymak güzeldi. Birine umut olmak, moral olmak, birkaç saat de olsa hüzünleriní, kaygılarını unutturabilmiş olmak, gülümsemesine sebep olmak güzeldi...

Allah hiçbir dostumuzun, sevdiğimizin acı, kötü haberini aldırmasın. Günleriniz, huzur, mutluluk içinde geçsin. __Msrf

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Turşu zamanı ( Biber, salatalık, taze fasulye turşusu __ Kahvaltılık domates sosu=ezmesi )

Son birkaç yıldır turşu yapmıyordum çünkü yaparsam fazlaca yiyorum ancak yine bu yıl dayanamadım ve yapmaya karar verdim. Daha önceleri yaparken damak zevkime güvenip göz kararı ile yapardım. bu defa "Altın oran"ı kullanarak yapayım dedim.

" Altın oran " da bileşim şu şekilde hazırlanıyor.
1 litre suya 1 çay bardağı sirke ( elma sirkesi tercih edilmeli)
2.5 çorba kaşığı deniz tuzu veya kaya tuzu

Ben iki litre suyu kaynatıp içine sirke ve tuzu koyup ( bir  iri parça da  limontuzu eklemeyi tercih ettim, daha sert tutması bakımından ) karıştırdım. 
Sterile edilmiş kavanoz ve kapakları işe başlamadan hazırlamıştım. ( Kapaklar tercihen yeni alınmalı ve kaynar suda bir süre tutulup veya kaynatılıp iyice kurulanmalı).

Ben 750 gr. lık veya 1 litrelik cam kavanozlara kurmaya çalışıyorum turşularımı ama yeterince yoksa plastik de kullanıyor ve en erken onları açıp tüketiyorum.

Kavanozların dibine birkaç nohut ( mayalanmayı kolaylaştırmak için) ve birkaç diş sarımsak koyarak işe başlıyorum. biber salatalık ( kornişon tercih etmiyorum)ve taze fasulyeleri ( kış mevsiminde lahana ve havuçla yapıyorum) ayıklayıp, birkaç yerinden her birine minik delikler açıp düzenli biçimde sıralıyorum sarımsakların üzerine. Bir kahve kaşığı toz şeker de ilave edip en son da ılık ılık turşumun tuzunu döküyorum üstüne. Kapaklarını üstünde tutuyor ama kapatmıyorum ki iyice soğusun , buhar dışarı çıkabilsin diye.


Turşuların serin loş bir yerde saklanması gerekmekte. Açtıktan sonra da buzdolabında tutulmalı.
Yaklaşık 3 haftada yemeye hazır oluyorlar.

Sadece turşuyla kalmadım tabi mutfağa girince. Kahvaltılık domates sosu da ( Antep ezmeye benziyor) yaptım. yıkanıp soyulmuş irice dört ya da beş adet domatesi doğradım birkaç parçaya, birkaç  tatlı ve acı biberi de bir iki parçaya böldüm. 4-5 diş sarımsağı  da soyup damak zevkine göre bir miktar( artıtıp azaltabilinir de) maydanozu blendırdan geçirip püre haline getirdim. Derin bir kaba alıp üzerine 2 çorba kaşığı sirke, bir çorba kaşığı salça( biber salçasını sever çok kişi ama benim kesin tercihim domates salçasıdır), 2 çay kaşığı tuz ve bir çorba kaşığı zeytinyağı ekleyip iyice karıştırdım.


Ben kahvaltılarda bu lezzete doyamıyor, çok seviyorum. Bu şekilde hazırlanan sos veya ezme temiz cam kavanozlara doldurulup ağzı sıkıca kapatılıp buzdolabında kış için de saklanabilir. Acı sevenler  içine birkaç turşu süs biberi de ilave ederse harika oluyor.

Bu mevsimi çok seviyorum.Balkonumda patlıcan ve biberlerim kurumakta. Komşulardan gelen güneşlenmekte olan salça kokuları da çok iştah açıcı. Kışa hazırlık telaşı  yaşamın, yaşamın akışı, mevsimlerin değişmesi... kısacası hayat tatlı ya da acı akıp gidiyor. Sağlığınız hururunuz, evinizin bereketi, ağız tadınız hiç eksilmesin dilerim.

M.Özdaş

22 Ağustos 2013 Perşembe

Değişik lezzetler

Zeytinyağlı Çağla


Yüksek dozda C ve E vitamini ile selenyum ihtiva eden çağla, uzmanlara göre bağışıklık sistemini güçlendirerek hem kanserden koruyor hem de kanser tedavisi sırasında vücuda büyük destek sağlıyor. Özellikle de lösemi, kemik iliği ve bağırsak kanseri teşhisi konulan hastalar günde 1 avuç çağla yemeli. Bunun dışında depresyona girenler, streste olanlar ve baş ağrısı çekenler için de çağla bir ilaç işlevi görebiliyor.


 Malzemeler

1 çay bardağı zeytinyağı
1 kg çağla
4 adet soğan
1 adet kabuğu soyulmuş
domates
1 demet dereotu
1 adet küp şeker
½ litre su
Yeterince tuz, biber
Yoğurt

Hazırlanışı

Çağlalar yıkanır ve çekirdekleri çıkartılır. Zeytinyağı tencerede hafifçe ısıtılır. Çağlalar ilave edilip 5 dakika orta ateşte sote edilir. Bu karışıma soğan, domates, dere otu ilave edilerek, karıştırılır. Tuz, biber, şeker ve suyu da ilave ettikten sonra pişmesi beklenir. Yemek soğuduktan sonra, dere otu ve tabağın kenarına bir tatlı kaşığı yoğurt ile süslemek suretiyle servis yapılır.


Çağla çorbası




 Malzemeler


İki kaşık zeytinyağı
200 gram çağla
1 adet soğan
Et suyu veya normal su
Tuz, biber
1 kutu krema

Hazırlanışı

Çağlalar yıkanır ve çekirdekleri çıkartılır. Zeytinyağı tencerede hafifçe ısıtılır. Çok ince doğradığınız soğan ve sarımsak çağla ile birlikte 8-10 dakika kavrulur. Biraz yumuşadıktan sonra içine et suyu veya normal su ilave edilir ve 20-25 dakika kaynatılır. Daha sonra el blender'i yardımıyla püre haline getirilir. Krema, tuz biber ve istediğiniz baharatlar içine katılır. Afiyetle içilir.


Yoğurtlu çağla aşı ( Gaziantep )




Malzemeler

1 kg taze badem çağlası 

500 g parça et 
1/2 bardak nohut
1 adet soğan
5-6 bardak su 
1,5 tatlı kaşığı tuz 
3 kâse (bardak) süzme yoğurt
1 adet yumurta
2 yemek kaşığı tereyağı veya zeytinyağı 
1 yemek kaşığı haspir 
1/2 tatlı kaşığı karabiber 


Hazırlanışı:


Nohudu ayıklayın ve bir gece önceden ıslatın. 
Eti yıkayın ve üstünü aşacak kadar su ile tencereye koyun. Kaynamaya başlayınca suyun yüzeyinde oluşan köpükleri etin suyuna karıştırmadan kevgirle toplayıp alın. 
Soğanı ince ince kıyın, nohut ve tuz ile birlikte tencereye ekleyin. 



Çağlaları ortadan kesin, yumuşak çekirdek bölümünü çıkarın. Çağlaları üstünü kapatacak kadar suyla yumuşayıncaya kadar haşlayın ve süzgece boşaltın. Et ve nohut iyice pişince çağlaları tencereye ekleyin. Eğer çağla çok körpe ise,ayrıca haşlamadan ve bölmeden bütün olarak doğrudan ete koyabilirsiniz. 



Yoğurdu yumurta ile pürüzsüz olana kadar karıştırın. Kısık ateşte sürekli aynı yöne doğru karıştırarak ısıtın. Yoğurdu ısıtırken içine azar azar yemeğin pişme suyundan ilâve edin ve iyice ısınıp kabarmaya başlayınca karıştırarak yemeğe ekleyin. Karıştırmaya devam ederek bir iki taşım kaynatın ve altını kapatın. 



Tereyağı veya zeytinyağını küçük bir tavada kızdırın. Haspir ve karabiberi ekleyin. Çağla aşının üstüne gezdirin ve servis yapın. 


Not: Meraklıları çağla mevsiminde bu yemeği yapmak için Adana tarafından gelen ilk çağlalara rağbet etmez, mutlaka Nurgana köyünden gelen çağlanın çıkmasını beklerlermiş. Nurgana tarafı badem ve meyveleriyle tanınan bir bölgedir.

( Tarifler netten alıntıdır)