17 Haziran 2014 Salı

Askıda kahve, askıda ekmek ve sadaka taşları

Askıda Kahve


İtalya’da Venedik’in kenar mahallelerinden birinde, bir Cafe-Bar’da, espressolarımızı içiyorduk. İçeri giren müşterilerden biri barmene, “iki kahve, biri askıda!” dedi; iki kahve parası verdi, bir kahve içip gitti. Barmen de duvar üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt astı.


Biraz sonra içeri iki kişi girdi. Onlar da “Üç kahve, biri askıda” dediler; Üç kahve parası verdiler ve iki kahve içtikten sonra gittiler. Bermen “askı”ya yine bir küçük kağıt astı. Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyordu.


Bir süre sonra kahveye, üstü başı biraz eski-püskü, belli ki yoksul bir kişi girdi ve Barmen’e “Askıdan bir kahve!” dedi. Barmen hemen bir kahve hazırladı ve yeni müşterinin önüne koydu. Yoksul kişi, kahvesini içtikten sonra para ödemeden çıktı, gitti. Barmen’se, duvardaki askıya taktığı kağıtlardan birini kopardı, parçalayıp çöp kutusuna attı.


Bu günün sonunda, gözlerimizi yaşartan bir “İtalyan toplumsal terbiyesi” öğrendik: Bir Venedikli için yaşamsal olmasa da, kahve, günlük yaşamda önemli bir yer tutmaktadır.


Kahve içecek kadar parası olmayan kişilere yardım edebilecek düzeydeki kişiler, bir kahve parası daha ödüyorlar. Yardım ettiği kişiyi görmedikleri için bu kişiler de daha mutlu oluyorlar; kimden geldiğini bilmedikleri bu ikramı kabul edenler de daha huzurlu!
Yardım eden ile alan arasında, bu cafe-bar’daki garson gibi köprü görevi yapan kişilerinse, güleryüzlü ve sevgi dolu olmaları gerekiyor. İçeri giren yoksul bir kişinin “Bana askıda kahve var mı?” diye sormasına gerek bırakmamak için, askıda kahve olduğunu belirten kağıt parçalarını kolaylıkla görülebilen bir yere asmaksa, bu olgunun zarif bir bölümü…


(alıntı)


Venedik'te durum böyle. Ya bizde?






Bursa Orhangazi'de de bir fırında "Askıda ekmek" olarak isimlendirilmiş benzeri bir uygulama var. ( 16 Nisan 2014 tarihli bir habere göre) Hala uygulama sürüyor mu bilemiyorum.Bir proje kapsamında 2006 yılından beri uygulamasının yapıldığı bilgisine ulaştım  bir başka haber sitesinden. 2006'da başlayan kampanyada Nisan 2012'ye kadar 17 milyon ekmek dağıtılmış.




Osmanlı döneminde de "Sadaka taşı" diye bir uygulama olduğunu biliyorum. Birçok camide şadırvanın çıkış kapısında iki tane yuvarlak taş olurmuş. Bunlara " Sadaka taşı " denirmiş. Her gece yatsı namazından sonra camiden çıkan cemaatin zenginleri buraya akçe bırakırlarmış.İhtiyacı olanlar gelip, ihtiyacı kadarını alır, bırakana dua ederlermiş. 




Şimdilerde de TV'de haberlerde bu tür sadaka kutularının sinsice çalındığını görmekteyiz ne yazık ki.







Bir yanda kahve, bir yanda ekmek...

Marie-Antoinette'nin "Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler" sözü geldi şimdi de aklıma. Bu söz onun acımasızlığına ve duyarsızlığına iyi bir örnektir. Az önce dağıtılmış ekmek sayısından bahsettim. Bizim ülkemizde de askıda kahve olsun diyenler var mı bilmem ama  yiyecek ekmeğe muhtaç azımsanmayacak kadar çok kişi varken kahveyi düşünecek zaman değil desek  yerinde olur sanırım.


Uzun sözün kısası, ne eski Anadolu, ne eski İstanbul ne de eski vicdanlı insanlar kaldı. Veren el alan eli görmemeli felsefesinin pabucu çoktan dama atılmış. Her ne kadar veren el alan elden üstündür denişlmişse de eller birbirine karışmış. Kimin eli kimin cebinde o da belli değil.

Gerçek ihtiyaç sahibi mi?
İşte o da muamma.



                                                            M.Özdaş

16 Haziran 2014 Pazartesi

Hayatı akışına bırakın




Büyük bir kedi, kuyruğuyla oynayan küçük bir kediye sormuş:
"Neden kuyruğunu kovalıyorsun?"



Yavru kedi yanıt vermiş:
"Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk, mutluluğun da kuyruğum olduğunu öğrendim.

Bu nedenle onu kovalıyorum, yakaladığımda mutluluğakavuşacağım."




Bunun üzerine yaşlı kedi şöyle demiş:



"Gençken ben de mutluluğun kuyruğum olduğuna karar vermiştim.

Ama şunu fark ettim; ne zaman onu kovalasam, benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi yoluma gitsem hep peşimden geliyor.

"
Mutluluk, zamanı geldiğinde sizi kendiliğinden bulacaktır.



Hayatı akışına bırakın...

Hayatın anlamı senin bakışlarında gizlidir



Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı... Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş. Dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş. Köy, kasaba, ülke dolaşmış bu arada zaman da durmuyor tabi ki. Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona "Şu karşıki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar. İstersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir." demişler.

Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş. Bilge "Sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor." demiş. Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. "Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel. Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin." Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış "Evet, kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?". Adam şaşkın bir şekilde şunu söylemiş: "Ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki.". Bunun üzerine bilge "Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel." demiş. 


Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü. Geri geldiğinde bilge, adama "Bahçe nasıldı?" diye sormuş. Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş, "Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış." demiş ve eklemiş: 


"Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider sen farkına varmazsın.. Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır... Hayatının anlamı senin bakışlarında gizlidir.".

...Hayatımızı güzel yaşayabilmek bizim elimizde.. Bir çay kaşığı zeytinyağı uğruna hayattaki güzelliklerden mahrum kalmayalım ama öyle değil mi? Tek bir noktada takılıp kalmayalım.

alıntı

14 Haziran 2014 Cumartesi

Hayata herkes kendi penceresinden bakar



HAYATA...
HERKES kendi penceresinden bakar...
Gördüğünün yada bildiğinin doğruluğuna inanır..
Birçok insan bu yüzden MUTSUZDUR.
Hiçkimse beni ANLAMAZ der durur....

Kendi DOĞRULARIMIZI kanıtlamak için çabaladıkça BATARIZ,
Kavga eder tartışırız.

Kimsenin AKLINA, karşı tarafın yerine geçerek,
HAYATA, Onun gözüyle bakmak gelmez ..
Bu yüzden Anlaşmazlıklar, Kavgalar, SAVAŞLAR, AYRILIKLAR olur.

YALNIZLAŞIRIZ...

HALBUKi..
Biri ile tartışırken veya fikir alış verişinde bulunurken, 
EMPATİ yapabilmeli ve kendimizi karşı tarafın yerine koyup onun bakış açısı ile de olaylara bakabilmeliyiz.
Böylece karşı tarafı rahatlıkla anlayabiliriz.
Sonuç da Herkes MUTLULUĞU, SEVGiYi, AŞKI arıyor..
Hiçkimse YANLIŞ değil..
Herkes DOĞRUDUR..
Empati yapılmadığı sürece 7.5 milyar doğru ve 7.5 milyar yanlış var Dünyada..

Birbirimizle BARIŞMAK, MUTLU olmak için..
Biraz EMPATi, Biraz ANLAYIŞ, Biraz da HOŞGÖRÜ lazım bize...

Cavit Çağ

12 Haziran 2014 Perşembe

Berat kandiliniz mübarek olsun



Berat kelimesinin aslı ''Berâettir.'' Beraat sözlükte, ''bir zorluktan kurtarmak ve berî olmak'' demektir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle mübarek gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle Beraat gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de Rahmet gecesi gibi adlar da verilmiştir.

Dualarımızın kabul olması dileğiyle...
Hayırlı kandiller.

Msrf Designs



10 Haziran 2014 Salı

Mürekkep şapkalı mantarlar



MÜREKKEP ŞAPKALI MANTARLAR

Mürekkep şapkalı mantarlar, Dünya'nın birçok yerinde bulunan mantarlardır. İnsanların tahrip ettiği alanlarda (özellikle yağışlı) sıkça bulunurlar. Herhangi bir zararı bulunmadığı için yenebilir ve gayet sağlıklıdır. Genellikle Fransa ve İtalya'da bu mantarlardan çeşitli soslar yapılarak yemeklerde kullanılmaktadır. Ancak bu mantarların tüketilip yanında alkol alınması mide bulantısı, kusma ve baş ağrısı yapabilir.

Mürekkep şapkalı mantarların, mürekkep üretmesinin sebebi ise mantarın şapka kısmının içerisinde üretilen sporlardan kaynaklanmaktadır. Üretilen bu sporlar (mürekkep), şapkanın altında bulunan kapakçıkların açılması dahilinde serbest kalır. Fotoğraf ise sporların serbest kalması esnasında çekilmiştir. 


Kaynak:http://davidhaskell.wordpress.com/2012/04/05/inky-cap/
Bilgi:http://io9.com/the-mushroom-thats-only-poisonous-if-youre-also-drink-456137041

14 Mayıs 2014 Çarşamba

İlk tekmeyi kim attı?




Bugün yüzler asık.
Bugün birçok kişi doğan günü göremedi.
Bugün pek çok kişi içimize çektiğimiz tertemiz havayı içine çekemedi.
Bugün pek çok kişi yeniden sevdiklerine kavuşamadı, sarılamadı.
Bugün 14 Mayıs 2014

Dün saat 15.30 ‘dan bu yana eller duada, gözler yaşlı, umutlu ve acı bir bekleyiş var hastane kapılarında, kömür işletmesi sahasında.


TV başında çayını kahvesini yudumlayarak “Valla çok üzüldüm, sorumlular bulunsun, en büyük cezalar verilsin…” diyerek ~Empatinin~  E’sinin bile yanından geçmeden yazıp durmak, bu acı saatlerde, bu acı günde bile toplumu kışkırtmayı ihmal etmeyenler var.


Acıdan mı ne yaptığınızın farkında değilsiniz yoksa böyle bir fırsat mı bekliyordunuz?

Muhabir sağ olarak saatler sonra kurtarılmış bir işçiye soruyor:
-Sizce ihmal var mı?
-Bilemem…

Beklediği yanıt bu değildi muhabirin. Yönlendirici bir soruydu ama o işçi kardeşim hain değildi. Yaşadığı korku dolu dakikalardan sonra bile beklenen! cevabı değil mantıklı olan bir cevabı vermişti.


İşte böyle.


Yine karanlık ve oksijeni giderek azalan,  kısılıp kaldıkları yerden saatler sonra kurtarılan, ambulansa bindirilmeye çalışılan bir başka işçi kardeşimiz de devlet malına zarar vermesin diye bu halinde iken bile çizmelerimi çıkarayım mı diye sorarken kimi çakallar da güya işçi bayramını kutlama bahanesi ile kutlama yapılacak yer kavgası nedeniyle meydanlara dolup etrafı yakıp yıkıyor. Bunları görüp de susmak olur mu?


Umutlu bekleyişleri olumsuz sonuçlanan, sabah işine sağ gönderdikleri eşlerine, çocuklarına, yakınlarına bir daha sarılamayacak, dokunamayacak, koklayamayacak olanların acısını her ne kadar paylaşmak istesek de, paylaşıyoruz desek de tahmin etmek bile çok zor aslında.


Takdirle karşıladığım kişiler de vardı elbet, hiç tanımadığı kişilerin acısını acısı belleyen, dualarını eksik etmeyen ama bir o kadar da timsah gözyaşı döken vardı. Bölücü, kışkırtıcı söylemlere büyük iştahla sarılanlar vardı. 


Yine her durumda olduğu gibi birden herkes her konuda uzman kesildi. Henüz araştırması, soruşturması yapılmadan ihmal var denildi, yine ilk anda hükümet hedef gösterildi. Tüm bu yaklaşıma şahit olmak benim için sürpriz olmadı, insanlığın kaybedildiğini görmek beni şaşırtmadı.

Sosyal medyada kıyaslamalı resimler, sözler aceleyle dolaşıma verildi.
Büyük bir keyifle hazırlandığı belli olan haberler de beni şaşırtmadı. Mesela: Erdoğan’a büyük şok. Başbakan’ın aracı tekmelendi…

Bunun alt yapısının hazırlandığını göremiyor musunuz?

Ve istenen sonuca doğru itildi acılarından faydalanılan insanlar.
Sonuç şu haberde apaçık: Soma halkı sokağa döküldü. AK Parti ilçe binasını taşlamak isteyen grup ile çevik kuvvet arasında arbede yaşandı. Polis ile göstericiler arasında çıkan tartışma bir süre sonra itişmeye dönüştü. Göstericilerin çevik kuvvet barikatını geçmeye çalışması ile polis biber gazı kullandı. İtişme sırasında bazı göstericiler başından yaralandı. Yüzünden kan akan gençlerin tepkilerine devam ettiği gözlendi.

...Bir süre daha polisle tartışan gençler, Madenci Heykelleri'nin bulunduğu alana kadar "Hükümet İstifa", "Katil Tayyip" sloganları ile yürüdü.(1)...

Acıyı siyasete alet etmeyin dedim haberleri almaya başladığım ilk saatlerden beri.
Neden?
Az önceki haberden alıntı yaptığım olayları öngörmek zor değildi.
Sorum şu: Fırsat kollayan siz kışkırtıcılar, siz suçlu değil misiniz?


İlk taşı günahsız olan atsın der Barnabas incilinde.
Sizce ilk tekmeyi günahsız olan biri mi attı?
Hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine dayanma gücü, yaralı kurtarılanlara şifa dilerim. Hala kurtarılmayı bekleyenlere de sağ salim ailelerine kavuşmaları nasip olur inşallah.


(1): Haberin bu kısmı cha.com.tr’dan alıntıdır.

M.Özdaş